Haber

Gazeteciler anlattı: 6 Şubat’tan sonra afet bölgesinde muhabir olmak

ANTALYA– Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Akdeniz Şubesi, Maraş merkezli 6 Şubat depreminin 1’inci yıl dönümünde, gazetecilerin deprem alanındaki tanıklıkları üzerine “Gazetecilerin Gözünden 6 Şubat Depremleri” başlıklı bir röportaj gerçekleştirdi.

Antalya Ticaret Borsası (ATB) toplantı salonunda yapılan söyleşiye, CHP İl Başkanı Nail Kamacı, EMEP İl Bakanı Hasan Akkan, TİP Konyaaltı Belediyesi Başkan Adayı Yunus Başaran, CHP eski Milletvekili Tuncay Ercenk, Şehir Plancıları Odası Başkanı Funda Yörük, Oda Başkanı katıldı. Peyzaj Mimarları Lideri Gülsüm Kıldan, aralarında Jeoloji Mühendisleri Odası eski Başkanı Bayram Ali Çeltik’in de bulunduğu yerel yöneticiler ve STK temsilcileri, CGC Akdeniz Şubesi üyeleri ve basın mensupları katıldı.

Moderatörlüğünü CGD Akdeniz Şubesi Başkan Yardımcısı Seher İtina Karadeniz’in yaptığı söyleşi, CGD Akdeniz Şubesi Lideri Fazilet Güner’in açılış konuşmasıyla başladı. Güner, “6 Şubat depreminde hayatını kaybeden meslektaşlarımızı ve onbinlerce vatandaşımızı rahmetle anıyoruz. “Deprem bölgesinde halkın bilgi alma hakkı için her türlü baskıya karşı fedakarca çalışan meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu ifade ediyoruz” dedi.

‘İNSAN ODAKLI’ GAZETECİLİK

Röportajda depremi bizzat yaşadıktan sonra bölgede habercilik yapan özgür gazeteci Murat Güreş, Antep’te yerel bir gazetede çalışırken yaşadığı depremin ardından Antalya’ya yerleşen Antalya Körfez Gazetesi muhabiri Bülent Öner, Gazete Duvarı Antalya’dan bölgeye giderek deprem bölgesinde çalışma yapan Antalya Temsilcisi ve CGD. Akdeniz Şubesi Genel Sekreteri Ceren Deniz ve Gazete Graffiti Sorumlu Genel Yayın Yönetmeni Antalya Körfez Gazetesi Köşe Muhabiri Ali Taş, afet anında haber yapmanın ve gerçek bilgiye ulaşmanın zorlukları konusunda deneyimlerini ve tanıklıklarını paylaştı. Konuşmacılar ayrıca ‘can güvenliği’ ve ‘insan onuru’ odağında depremin yol açtığı felaketin raporlanma sürecini de ele aldı.

AİLE MI HABER MI?

Murat Güreş, Antep’te depremi yaşadığını, depremden 3 dakika sonra 30 saniyelik görüntü alıp New York Times’taki arkadaşlarına gönderdiğini, bu görüntü içinde 1,5 milyon kişi tarafından engellendiğini belirtti. yarım saat çalıştığını ve ilk saatlerde cep telefonuyla gazetecilik yaptığını söyledi. Yaşadıkları hazırlıksızlığı “O an kendi kendimize neden deprem çantamız yok dedik” sözleriyle anlatan Güreş, herkes gibi gazetecilerin de deprem çantası hazırlayıp içine yedek poşet koymaları gerektiğinin altını çizdi. hayati ihtiyaçların yanı sıra haber için ihtiyaç duyacakları materyaller.

Bülent Öner, Ali Taş, Seher İtina Karadeniz, Murat Güreş ve Ceren Deniz

‘FELAKETLERDE ÖNCELİĞİMİZ ‘EMPATİ’ OLMALI’

Murat Güreş, depremin ardından gazetecilerin “Gazetecilik mi yapacağım yoksa ailemin güvenliğini mi sağlayacağım?” ikilemiyle karşı karşıya kaldıklarını anlattı. ve bazen ailesiyle birlikte haberlere gitmek zorunda kaldığını. Haber yapmak için deprem bölgesinde bulunan basın mensuplarının “empati” duygusunu çok güçlü hissetmeleri gerektiğine işaret eden Güreş, yıllardır farklı çatışma bölgelerindeki haberleri takip ettiğini belirterek, “Hiç bu kadarını yaşamamıştım. Çatışma bölgelerinde zor günler geçirdik. Olayın hem tanığı hem de mağduruyduk. Umutsuzluk kelimesinin anlamını yitirdiği bir durum yaşandı. Depremden sonra insanların uzun süre ceset gibi ortalıkta dolaştığına, bazılarının ise oraya gittiğine şahit olduk. Sosyal marketten ihtiyaçlarını satın almak için ağlayarak. Depremzedelerin çoğu psikolojik tedavi gördü. “Afet bölgesindeki gazeteciler ‘Deprem mağdurlarına zarar vermeden ne yapabilirim?’ diye düşünmeli” dedi.

ŞEHİR HAFIZASI DA GÖRÜŞME ALTINDA

Güreş sözlerini şöyle sürdürdü: “Deprem gibi kriz zamanlarında doğru bilginin paylaşılması çok önemli. Bilgiyi geliştirmek ve iletmek her zaman kolay değildir. Ancak gazetecinin o anda üstlendiği hayati görevin bilinciyle azami gayreti göstermesi gerekmektedir. Kültürü ve tarihi dokusuyla çok geniş bir coğrafya toprak altında kaldı. Bu felakette bir anlamda şehirlerin anıları da enkaz altında kaldı. Depremde kentlerin yanı sıra birçok gazete ve televizyon binası da yıkıldı. “Depremden onarılamaz kayıplar ve iyileşmesi zor yaralarla çıktık.”

ÖNER: ‘YALNIZ KALDIK’

Antalya Körfez Gazetesi muhabiri Bülent Öner, Antep’teki depremden iki ay önce deprem uyarıları ve alınması gereken önlemlerle ilgili bir haber yaptığını belirterek, “Bu haberler nedeniyle valilikten çok sayıda uyarı aldım.” Öner, yaptığı haberin hemen ardından Antep’te yeniden deprem yaşandığını, bu yıkıcı felaketin o haberlerdeki uyarıların ne kadar doğru olduğunu gösterdiğini söyledi. Depremin hemen ardından çok zor şartlarda haber yapmak zorunda kaldığını anlatan Öner, 20 yıl çalıştığı yayın kuruluşu yetkililerinin depremden 8 gün sonra kendisini aradığını ve bunun çok acı verici olduğunu söyledi.

‘HEM MAĞDUR HEM TANIK OLDUK’

Pek çok basın mensubunun da deprem şehirlerindeki insanlar gibi yalnız kalma duygusuyla baş etmeye çalıştığını belirten Öner, “Deprem sabahı yaşadığımız duyguları anlatmak çok zor. O an haber yapmakla yapamamak arasında kalmak çok zordu. Depremin hem mağduru hem de tanığı olduk. Bir hafta boyunca depremin şokunu atlatamadım. Ama oradaki acı o kadar büyüktü ki durmadan çalıştım. Depremin yalnızlığından sonra Antalya’ya geldim. Burada tekrar iş bulup hayata yeniden uyum sağlamaya çalıştım. Aslında hâlâ bunu yapmaya çalışıyorum. O tarihten bu yana psikolojik destek alıyorum. ” söz konusu.

’25 YILDA HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEDİ’

Gazete Duvarı Antalya Temsilcisi ve ÇGD Akdeniz Yönetim Kurulu Üyesi Ceren Deniz, depremin ikinci haftasında önce depremde ağır hasar gören Adana’ya gittiğini, ardından da İskenderun, Samandağ, Antakya, Defne, Arsuz’dan haberler paylaştığını söyledi. Bir haftalığına Hatay ve Antep. geçtiğini söyledi. Deniz, “Depreme tanık olmanın yanı sıra aynı zamanda deprem mağduru bir gazeteciyim. 25 yıl önce memleketim Gölcük defnedildiğinde ben de kayıplar yaşadım. Ne olduğunu ve bundan sonra ne olacağını biliyordum. 1999’dan sonra yeni bir imar kanunu çıkarıldı ve AFAD adında bir kurum kuruldu. Deprem vergileriyle depreme karşı güvenlik altyapısı oluşturduğumuz söylendi. “6 Şubat’tan sonra deprem bölgesine gittiğimde Türkiye’de 25 yılda hiçbir şeyin değişmediğini gördüm” dedi.

DENİZ: ‘AFET EKİBİ KURDUK’

Depremi o gece yazı işleri müdürlüğünden gelen telefonla öğrendiğini belirten Deniz, o günü ve sonrasını şöyle anlattı: “Deprem bölgesinden haber veren arkadaşlarımız vardı. Ancak o gün depremde onlar da mağdur oldu. Hatay muhabirimiz iki binada mahsur kaldı ve bazı arkadaşlarımızdan haber alamadık. Diyarbakır temsilcimizin enkaz altında kalan yakınları vardı. Söylendiği gibi nadir görülen bir felaketti. Hızla bir afet ekibi kurduk. Ben Antalya’dan, İstanbul, Ankara, İzmir, Van ve Trabzon’dan arkadaşlarımız katıldı. Grubun bir kısmı hızla deprem bölgesine doğru yola çıktı. Maraş’tan, Hatay’dan, Antep’ten, Adıyaman’dan, Adana’dan ve tüm deprem bölgelerinden gelen bilgileri hızla deşifre edip yayınlamaya başladık. Bölgeye giden arkadaşlarımızdan bilgiler geliyordu, uzmanlardan, arama kurtarma gruplarından, sağlık çalışanlarından, bölge halkından, gönüllü yardım gruplarından, uyum merkezlerinden, yerel yöneticilerden, milletvekillerinden bilgiler alıyorduk. “Ayrıca gerçekleri kontrol ederek yurttaş gazeteciliğinden de faydalandık.”

ONAYLI BİLGİ, FİKRİ TAKİP VE ANALİZ

Doğru bilginin zamanında paylaşılmasının önemine dikkat çeken Deniz, “İlk günlerde önceliğimiz aldığımız bilgilerin hızlı bir şekilde yayınlanması ve bu bilgilerin doğru olmasıydı. Aldığımız her bilgiyi iki kez doğruladık. Mesela sosyal medyada barajın patladığı bilgisi yayıldı. Onaylayamadığımız için girmedik. Bu haberi bazı medya kuruluşlarında da haber olarak aktarırken, Adana’dan Hatay’a giden otoyol sınırı kapatıldı. Yardım ekipleri, iş makineleri ve malzemeler yola bırakıldı. Bilgiler doğru değildi. Yanlış bilgi deprem bölgesinde kaosa neden olabilir. Bilgi kirliliği konusunda çok dikkatli olmak gerekiyor. Aynı zamanda afet bölgesindeki gazetecinin gördüklerinin gerçek olduğundan emin olmak için yakından bakması gerekebilir. Çünkü uzaktan görülen aslında gösterilmek istenen şey olabilir. Mesela depremin ilk günlerinde karşılaştığımız bir çadır kent, birçok yerde barınma sorunu devam ederken, dışarıdan oldukça düzenli görünüyordu. Ancak içeri girdiğimizde sadece dış cepheye çadır kent imajı verildiğini, iç kısımdaki insanların ise perişan halde olduğunu gördük” dedi. Ceren Deniz, afet bölgesindeki sıcak haberler kadar daha sonra yapılacak takip ve analizlerin de değerli olduğuna dikkat çekti.

‘SADECE MALATYA VALİLİĞİ BASIN BÜROSU KURDU’

Gazete Graffiti Genel Yayın Yönetmeni ve Antalya Körfez Gazetesi Yazarı Ali Taş, depremden bir ay sonra bölgeye giderek hem depremi yaşayan hem de gazetecilik mesleğini sürdürmeye çalışan yerel gazetecilerle yaptığı röportajlarda gazetecilerin paylaştığı bilgileri aktardı. Taş, bölgeye gittiklerinde birden fazla yerel gazetecinin bölgeyi terk ettiği bilgisini aldıklarını anlattı. İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre depremde bölgede 26 gazetecinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Taş, bölgede 30 yerel medya gazetecisi ile görüştüklerini söyledi.

‘HER EVDE YANGIN ÇIKTI’

Taş, birden fazla gazetecinin teknik malzemelerinin enkaz altında kalması nedeniyle hemen hemen tüm haberleri telefonlarıyla aktardıklarını paylaştı. Bölgede yaptıkları araştırma sonucunda gazetecilerin ihtiyacını karşılayan tam donanımlı bir basın bürosunun yalnızca Malatya Valiliği’nde bulunduğunu tespit ettiklerini belirtti. Ekim ayında tekrar bölgeye gittiğini belirten Taş, “Sadece konteynere geçtiler, başka bir değişiklik olmadı.” Taş, Maraş depreminin daha önceki depremlerden en önemli farkının çok geniş bir coğrafyada hemen her evin yangınla karşılaştığı bir felaket olması olduğuna dikkat çekti.

(HABER MERKEZİ)

tusba-haber.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu